Mektup..

Mektup..


Söylemesi bile ne kadar nostaljik şimdi..oysa bir zamanlar bütün sevinçler,kederler onunla paylaşılırdı,onunla aralanırdı dostluk kapısı,onunla uzaklara ulaşırdı bir çocuğun gülümsemesi..Bayramlar daha bir bayram'dı sanki o zaman,kuru kuru cep telefonu mesajları yerine sıcacık duygular akardı kart'lardan..mektuplardan..






Çocukken benimde en sevdiğim şeylerden biriydi saçma sapanda olsa yazabilmek..merakla cevabını beklemek..ve en büyük hayalim'di mektup arkadaşı olabilmek..tabiki farklı bir coğrafya'dan..sorular sormak,cevap almak..beklemek,dost olmak ve bi gün o dostla tanışmak..(şimdi düşünüyorum acaba o arkadaşla nasıl aynı dili konuşacaktım :) sanırım Türki cumhuriyetlerden olması gerekirdi kendisinin  :) )






Birde 23 Nisan hayalim vardı..hani törenlere katılan yabancı ülke çocukları bazı evlere misafir olurlardı..işte bende isterdimki bir çocuk gelsin misafirimiz olsun..hiç olmadı,zaten ufak bi yerde yaşıyorduk,adı bile geçmedi böyle bi etkinliğin..ama ileride anne olursam,kendi çocuğum için gerçekleştireceğim hayalimi..aynı dili konuşamasakda..


Mektup diyordum nerelere geldim yine..aslında düşündümde hepimiz aslında bir nevi mektup arkadaşıyız..her birimiz blogumuza kendi mektubumuzu yazıyoruz dünya'nın farklı şehirlerinden yorumlar alıyoruz..bir başkasının sevinciyle mutlu,üzüntüsüyle mutsuz olabiliyoruz..dua'lar edip,güzel temennilerde bulunabiliyoruz yinede..


-

Ama tutuyormu mektupların yerini derseniz? yok tutmuyor..evet güzel,farklı ülkelerden farklı insanları keşfedebilmek ama sanki mektup daha bi özel,2 kişi arasında..

İsterdim ki eski aşk'lar gibi bana sayfalarca mektup yazacak bir sevgili'm olsun..küçük notlarla kısıtlı kalmasın :)

İsterdim ki çok uzaklarda da olsa bıkmadan,usanmadan yazabilecek bir mektup arkadaşım olsun,onunla acılarımızı,mutluluklarımızı,sevdiklerimizi,kitaplarımızı,hayatımıızı paylaşalım..
ve yıllar sonra bir gün yüz yüze gelelim..

Nerden mi çıktı bu mektup aşkım..yani evet hep vardı da,hani geçen bi animasyon'dan bahsetmiştim,
Mary ve Max diye işte onu izlediğimden beri aklımda..keşke öyle bir hikaye'nin kahramanı olsam dedirtiyor insana..




Bir film nasıl da çocukca hayallerimi çıkardı ortaya...belkide o hayallerin peşinden koşmam,en yakın zamanda bir mektup arkadaşı edinmem gerek kimbilir..

sevgiler..


Bir Aşk Hikayesi..

Hayat bilinmez'e giden bir tren sanki..bazen ona yön vermeye çalışarak küçük istasyon'ları belirlesekde,asıl olan son istasyon nerede bilemiyoruz yinede..bazen hata'lar yapıp yanlış yollara giriyoruz,bazen gönül tren'imize yanlış kişileri alıyoruz,bazılarını indiriyor,bazılarını hiç indirmeden yolumuza devam ediyoruz..genelde hiç inmeden bizimle yola devam edenler ya aile'miz oluyor,ya en sevdiğimiz..






İşte bu yolculukta benim için en önemli kişilerden biri..en sevdiğim,sevgilim,Kara Şövalye'm..Birlikte çıktığımız hayat yolu'nun 5.yılına adım atıyoruz bugün..attığımız imzanın mürekkebi bile kurumamış sanki..karşımıza çıkan yollar hep çetrefilli olsada,yinede umutluyum herşeyden..





                           Sıkıca tut elimi hiç bırakma..ve sıcacık bak gözlerime hep aşk'la.. 


-



Mutluluk her daim bizimle olsun..

Seviyorum Seni..



Max and Mary

-

Film izlemeyi sevmediğimi sanırım herkes öğrendi :) yani sadece animasyonlar hariç :) dün tamamen spontane bi şekilde karşımıza çıkan bu animasyon'u sevdiklerim listesinde üst sıralara alınca sizlerlede paylaşmak istedim..


Filmimiz aslında gerçek bir hikaye..8 yaşında Avustralya'da yaşayan MARY ve 44 yaşında Amerika'da yaşayan MAX'ın hikayesi...



Avusturalya'da yaşayan 8 yaşındaki MARY'nin hiç arkadaşı yoktur,hayatı oldukça sıkıcı,ailesi ise oldukça garip'tir..MARY birgün rehberden tesadüfen bulduğu birine mektup yazmaya karar verir..kendi dünyasından bahseder..mektup arkadaşı 44 yaşındaki MAX'tir,onunda hiç arkdaşı yoktur,biraz sorunlu ve hatta obez'dir..

2'si arasında mektuplaşmalar genelde soru cevap şeklinde ve bazen nahoş olaylara sebebiyet versede,diyaloglar harika..daha çok büyüklere yapılmış bu film..çocuklarda izleyebilir elbet ama biraz renksiz gelebilir,ilgilerini çekmeyebilir..bir iki diyalog'ta rahatsız edebilir belki çocuklarla izlerken bilemiyorum..iyisimi önce siz izleyin..



Film hem komik,hem duygusal..hemde kişide farkındalık yaratıyor..hayata bakış açınızı değiştitiyor bir nevi..belkide fazla mükemelliyetçi olmamayı,kendini ve hayatı olduğun gibi kabul etmen gerektiğini kısaca yerleştiriyor zihnine..yani en azından bana öyle oldu :) hem gülüp hemde bolca hüzünlenebilirsiniz..



Filmde anlamlı 2 söz vardı..benim için..

''ÖNCE KENDİNİ SEV''

''AKRABALARIMIZ TANRI'NIN VERGİ'SİDİR..AMA ÇOK ŞÜKÜR Kİ ARKADAŞLARIMIZI BİZ SEÇERİZ.''



Umarım izler ve keyif alırsınız..bu filmi size öneren olarak doğru düzgün arkadaşım olmamasıda komik geldi bana ya neyse..daha fazla detay isterseniz burdan göz atın derim..

İzlemek isterseniz burdan tık tık..





Babama..

Bugün senin günü'nmüş öyle dediler bana..ama bizim hiç olmadıki dedim böyle bir günü'müz..hiç bilmedik ve hiç kutlayamadık ki..9 yaşında bir çocuk ne kadar haberdarsa o kadar haberdar'dım dünya'dan oysa..kader bizi bizden ederken belkide sonradan yaşacaklarımla affetirmek istiyordu kendini kimbilir..






İsterdim ki doya doya ''BABA''diyeyim sana,isterdim ki üniversite'yi kazanamadım diye kız bana,arkadaşlarıma karış,beni eleştir,fikirlerimiz çatışsın,ben bu adamı seviyorum dediğimde bakalım ben veriyormuyum de..isterdim ki birlikte yaşayalarım bütün heyecanları,birlikte maça gidelim,eğlenelim,ağlayalım,sohbet edelim..gelin olduğumu gör isterdim,kırmızı kuşağı bağlarken belime birlikte ağlaşalım,gurur'la bakışalım..bütün acılara rağmen biz olalım..


Ama gel gör ki hiçbiri olmadı..Oysa ben hepsini tekrar tekrar yaşadım hayallerimde..Biliyorumki iyi insan'lar en erken gidenler olur hep..bizi çok sevdin biliyorum ama yaratıcı seni bizden daha çok sevdi ki erkenden aldı yanına..gerçekler değişmiyor,olsun..belkide sen olsan bu kadar güçlü bi kız olamazdım..bu kadar ayaklarımın üzerinde,bu kadar hayatın farkında olamazdım..acılar insana büyümeyi öğretiyorsa eğer,beni ben yapan bu acı,acı olsada senden geliyor ya olsun..razıyım ona..


Tüm yaşadıklarımızın bir sebebi var biliyorum..sensiz bir yanım hep eksik kalsada,umut ediyorum bigün gerçekten buluşabilmeyi cennet bahçelerinde..layık olmaya çalışıyorum ve senin kızın olmanın gururunu her gün yeniden yaşıyorum..


Bütün dua'larımda dilimdesin,canımda kalbimdesin..İyiki Senin Kızınım..


Babalar Günün Kutlu Olsun Babacım..gözüm,gönlüm,herşeyim..


Mekanın cennet olsun..


Ps:Yegane fotomuz :(

Taç Süsleme

Dedim ya çok hamaratım diye..bi günde tam 3 taç yaptım..zor değil ama benim gibi hızını alamayanlar için örnek olsunlar :)


Pembe örgülü taç..2 bölümden oluşuyor..önce taç'ı kumaşla kaplıyor,sonra farklı bir kumaş'la örgü yapıp üzerine yapıştırıyoruz..biraz kalın olmakla ve tam olarak göstermesede örgüleri,çok da fena olmadı..




-

2.taç..siyah gül ve leopar'lı kumaştan oluşuyor..tac'a leopar kumaşı doladım ve daha önce yapmış olduğum kumaş güllerimden birini yapıştırdım..bu da fena değil :)



-

üçüncü taç'ım sezon renklerinden..aslında ayrı ayrı yapılmış güllerle bi anda aklıma gelen bişi oldu..hepsi gibi :)
5 ayrı gülü önce tek tek yapıp,sonrada yapıştırdım hepsi bu :)

-

bu da böyle bişi oldu işte..

tamamen spontane hepsi..sizce nasıllar fikir paylaşırsanız çok sevinirim..


Çiçek'lendim..

Bu ara pek bi hamarat'ım sormayın gitsin..kumaş'tan gül yapmayı uzun süredir istiyordum,sonunda güzel bir video buldum,ondan esinlenerek kendimce bişiler yaptım..gerçi her ne kadar ilk yaptıklarım nihale'ye benzesede sonradan kıvırdım sanki..ama hala önerilere açığım şöyle yapsan daha güzel olur gibi :)


Yalnız ne kadar denersem deniyeyim elimde yapamadım bende video'daki gibi keçe'ya yapıştırarak yaptım..






-

nasıl olmuşlar?

kumaş'ı biraz bol tutmam gerek sanırım :)

bu da nasıl yapılır videosu :)





Küçük Kırmızı Defter'imden..

Dünkü karamsarlığıma rağmen bugün daha iyiyim..sanırım bunda azıcıkda olsa kendini gösteren GÜNEŞ'in etkisi büyük..aslında uzun uzun yazasım var..ama kelimelerim bir araya toplanmıyorlar hiç..içimde uçuşup duruyorlar özgürce,belkide cümleler kurup bağlanmak istemiyorlar hislerime kimbilir..








Her daim çantamda bulunsun diye aldığım küçük kırmızı bir not defterim var..bazen ona yazıyorum içimden gelenleri olanca hızıyla,sonra tekrar tekrar okuyorum..sonra yazdıklarımı seviyorum,beni ben yapan onlar diyorum..bazen DÜNYA'nın son günü gibi zehir zemberek,bazen ilk günü gibi heyecan dolu..en çok hayata dair olanlarını okudukça keyif alıyorum..bir kitap yazmak için çok okumak gerek biliyorum,hayalini kuruyorum bazen..bu zamana kadar yazdığım günlükler,notlar belki ileride yardımcı olur bana kimbilir..


Belki büyük bir yazar olurum,daha da büyüyünce..belki olamam..ama herşey hayal etmekle başlıyor önce..bugün hayallerim sınırsız,4 koldan saldırıyorum kendilerine..yazar olabilmekte var bunların içinde,anne olabilmekte..


Hayat aslında güzel,onun penceresinden bakarsan kendisine..bugün bu pencereyi araladım kendi içimde sanki..belki olurum söylediklerim,belki olamam..ama bugüne dair bu güzel notları düştüysem tarihe..önümüzdeki zamanlar içinde keyifle okurum yine,güç alırım,kendimi daha bi severim belki..


İnsanı insan yapan,acısıyla tatlısıyla yaşadıkları ise eğer,her anından keyif alabilmeliyim,acılarım beni büyüttü,ama yazdıklarım ufacık bir kız çocuğu misali kelebekler uçuşturdu içimde..o küçük kız çocuğu fazla derinlere gitme içimde,bas bas bağır duyayım seni,bazen öyle uzak geliyorki sesin..istiyorum ki sesine karışsın sesim..


Kırmızı Küçük Defter'imden Bir Not..


Ey benim uğruna içimdeki dağları deldiğim sevgili,
Bu can bir tek seni görünce can'a geldi..
Ruh buldu sevdam suretinde..
Suret dile geldi..


''Ey benim kara gözleri kor kor yakanım,
Uğruna feda'dır,her tanesi göz yaşlarımın,
Varlığın yegane sebebi AŞK ise,
Ben bu biçare AŞK'a düşmekten bahtiyar'ım..''




PS:Umarım okurken sıkılmazsınız,defterimdeki not'da bit tabiki sevgili'ye..deneme olarak yazılmış bir güzelleme :)

Edirne Kallavi Saray Kurabiyesi

Son EDİRNE ziyaret'imde keşfettiğim bir lezzet var..dillere destan tadı..aslında uzun zamandır paylaşmak istiyordumda aldığımı fotoğraflayamadan tükettiğimiz için yenisinin getirilmesini bekledim :) gerçi internet'tende alabilirdim ama annem'in getirmesi bi başka :)




Kurabiyemiz EDİRNE'ye özgü..içersinde un,yağ yok..sadece bal,yumurta akı,antep fıstığı,safran var..tok tutucu özelliğe sahip..ki zaten bir anda hepsini bi kişinin yemesi imkansız..Daha çok ACIBADEM KURABİYE'sinin fıstıklı hali olarak düşünebilirsiniz..


-

Bu görsel'de ikiye bölünmüş şekilde..normal'de büyük tek bir kurabiye..fiyatı 2012 itibariyle 15tl..ama içersindeki malzemeler büyük etken bu fiyat'ta..

Bu güzel lezzeti tatmak için EDİRNE'ye gitmenize gerek yok..firmanın online alışveriş imkanı mevut..ayrıca belirtmek isterimki EDİRNE'ye özgü bu kurabiye'yi EDİRNE'de bile bulmak zor oldu..artık sadece tek bir firma üretiyor..eskiden saray'a özel olarak yapılıyormuş bu kurabiye..

Bu leziz kurabiye'yi satın almak isterseniz burdan tık tık..ayrıca firma'nın KAVALA KURABİYESİ'de muhteşem belirtmek isterim..

kurabiye hakkında daha önce yazılmış bir yazı için burdan tık tık..

Ayrıca video'dan da fikir sahibi olabilirsiniz..

-

PS:Bu bir tanıtım yazısı değildir..çok beğendiğim bu lezzet'den sizlerde haberdar olun,sizde tadın istedim..
umarım tadar ve beğenirsiniz..

daha önce tatmış olanlara afiyet olsun..



Büyükadaa

Dün sizler hazır postlarımı okurken ben yine BÜYÜKADA'ya kaçtım..aslında 2 kişilik bir gezi olacaktı ama ne kadar çok,o kadar eğlenceli prensibi ile 4 kişilik bir gezi yaptık bu kez..


Yaklaşık 2 saat süren ve bütün ada'yı gezdiğimiz fayton turu harika'ydı mesela..ilk kez bindim,ama fayton alasım geldi o denli sevdim :) hele kültür mozaiği faytoncu amca her daim arayacağım faytoncu olacak artık :) verdiği bilgilerde cabası idi,bu ev şu ünlünün,şu şair'in..şurda güzel yemek yenir,burda güzel yüzülür gibi..bir nevi gönüllü rehber kendisi..fayton plakası 129 idi,Amerika'lı deyince herkes tanıyor kendisini zaten :)


Fayton'cu amca'nın bizim ve atların soluklanması için verdiği mola'da gittiğimiz LUNAPARK adlı mekanın manzarası'nın yanında boğaz manzarası bile sönük kalır,ayrıca ada'nın arkasında bulunan ve birçok reklam,dizi çekiminde görebileceğimiz bir deniz,yeşillik manzarası var ki..off derim  :)


Yani herkes'in bu tura bir kerede olsa katılması gerek bence..ayrıca adalar'da lezzetli balık ve ızgaralar yiyeyebilir,nefis lokma ve dondurma'ların tadına bakabilir,ayrıca birçok plajda denize girebilirsiniz..bisiklet kiralayıp saatlerce'de gezebilirsiniz..eğer İSTANBUL'daysanız 1 günlüğüne bile olsa tatil'e gitmiş gibi olursunuz emin olun..hatta o lezzet'li lokmalar için ben arada kaçıp kaçıp gitmeyi düşünüyorum :) yalnız adalar'a giderken biraz pahalı olduğunu ve heryeri saran gübre kokusunu aklınıza not etmenizi öneririm :) çok rahatsız etmiyor ama..birde hafta sonu epeyce kalabalık oluyor,mümkünse hafta içi gidin derim..




Dönüş'te motor'da klarnet sesleri vardı,güzel bir günün ardından çok hoş geldi..




Neyse yediğim içtiğim benim olsun sizi güzel fotoğraflarla baş başa bırakayım..


















-

Fotoğraflar güzel ama daha fazlasını görmek isterim derseniz burdan buyrun..

Yaz boyu BÜYÜKADA aşkım devam edecek sanırım..hatta evi taşısam keşke :)

Başka bir ada postunda görüşmek üzere :)

sevgiler.. 


Kapı/Dor

-


Aslında çok sevmem film izlemeyi,ama bu film ile tesadüfen bilinmedik bir kanal'da karşılaşmıştım,konusu ilgimi çekmişti,2 kadın'ın birbirinden farklı ama bir şekilde kesişen hayatları ve hikaye'leri,her hint filminde olduğu gibi biraz dans..

Farklı hikaye'lerden hoşlanıyorsanız beğenirsiniz diye düşündüm..

Benim gibi film sevmeyen biri bile izlediyse göz atmanız gerek..konu olarak sosyal dram demişler ama hint'liler ne kadar dramatik olabilir o ayrı :)

izlemek isterseniz burdan tık tık..