Mutlu Yıllar..2010



esasında noel yada christmas denilen şeye inanmasamda,sadece aileyle geçirilen güzel zamanlar olarak görüyorum ben bu olayı,birde herşeye rağmen insanın içi umut doluyor yeni bir yıla başlarken e bu bakımdan da kutlamaya değer :)
yarın günüm birtakım hazırlıklarla geçeciğinden şimdiden yazmak istedim yeni yıla dair.. 






bir yılı daha ardımızda bırakıyoruz iyisiyle kötüsüyle..herkesin bu yılından dahada güzel bir yıl olmasını diliyorum 2010'un....sevgiler,mutluluklar,güzellikler dolsun dünyamız,savaşlar,afetler,yoksulluk ve kötülükler son bulsun..


ailem ve sevdiklerimle dolu dolu,mutlu,huzurlu ve sağlıklı bir yıl temennim var kendim içinde..


herkese iyi yıllar...kutlu,mutlu,huzur dolu..

Hediye Fuarı..

Bu h.sonu daha öncede bahsettiğim gibi eşimle hediye fuarına gitmeye karar verdik,o cumartesi çalıştığından ve fuara olan mekana 5dk uzak olmasından dolayı ben tek başıma yollara düştüm..malum anadolu yakasından HARBİYE'ye gitmek uzun sürüyor biraz :) 


Neyse az gittim git uz gittim,sonunda kendimi karşıya atttım..bu kezde karnım acıktı,yemeğimide yedim,5dk 'lık yürüyüşten sonra fuar mekanına ulaştım..daha önce bu fuara giden biri olarak sonuç benim için fiyasko oldu,yeniyıla girerken alınabilecek hiçbişey görmedim ve toplam 2 katı 10dk içinde gezip bitirdim,resim çekememekde cabası oldu..kısacası gidemeyenler varsa birşey kaybetmediler.. :)




akabinde bu bünye dururmu,o zaman TAKSİM'de gezelim dedim,İSTİKLAL'i baştan başa geçip kahve ve cheese kek molası verdik,ÇİÇEK PASAJI.'na uğradık,sokakta müzik yapan kişileri izledik-dinledik(ki bunlar içinde kemençeyle FİKRİMİN İNCE GÜLÜ şarkısını çalan kişiyi tek geçerim,zira kendisi sayesinde gözlerim dolu dolu eskilere gittim,özlem doldu içim,sonra eşimin elini sıkıca tuttum,gel bi horon isteyelim dedim,malum bendede az biraz lazlık var,ondada bol bol..)orası burası derken BEYOĞLU ÇİKOLATALARI,sonrasındada eski FRANSIZ şimdiki CEZAYİR SOKAĞI'nı turladık,ama kalabalık pek bi gerdi bizi,malum ANADOLU YAKASIN'DA sakin bi yerlerin insanıyız..yağmur altında el ele TOPHANE'ye indik,eşim nargile içti ben bol bol çerez yedim,çay içtim,sigaradan ve türevlerinden pek hazzetmem vesselam,ortam çok sıcak ve çok güzeldi,saatlerce oturup sohbet ettik,sonra yağmur altında biraz daha yürüyüp,taksiye ordanda KADIKÖY vapuruna,nihayet otobüse ve evimize ulaştık..pestil gibi sağa sola düştük ama pek bi eğlendik,son zamanda yaşadığımız en güzel h.sonuydu..fuarda neymiş ben bi güne neler sığdırmışım dedim uyurken :)


buarada devamıda var ama o da bi dahaki yazıda olsun..pazar günümüzde güzeldi..organizasyon yeteğenimden ötürü kendimi takdir ettim :)


ps:fotoğraf makinem akşam pek güzel çekmedi,olduğu kadarını sizlerle paylaşıyorum..


















Fotoğraf Denemesi-1


Kısa Denemeler..

gül dokurdu gözlerin,şizofren ruhumun derinliklerine işlerdi yavasca..

gül dokurdu gözlerin..

karalara bürünmüş bir ölüm sessizliğinin MAH-I gibi aydınlatırdı minik dünyamı..

yasanır kılardı belkide..

***************************

kanayan aynalarda yüzüm..

çok soluk ve eski

ve benden öyle uzakki…

********************************

daragcında bir cesedim yavasca salınan

yasıyorum sanıpta

her günü yaglı urganda son bulan..

*************************************

seni sevmek nefes almak gibi

asla vazgeçilemicek

bu her nefeste seni solumak

hasretinle seviştirmek duyguları

sonra gözleri yatırıp uzaklara

sevinçle beklemek gelecegin günü..

***************************************

karanlıklar aynasının örtünmüş siyahıdı gözlerin

gül dokurdu yavasca

ruhumun sen tarafına

hüzünler melodisinin lirik dramını anlatırdı

bi bebek masumlugunda bana..

*********************************************

seni sevmenin bu kadar güzel,bu kadar acı,

bu kadar ümitli,bu kadar ümitsiz..

bu kadar-ne olursa olsun-olacagını bilseydim..

yine seni severdim..

ruhumun ve benliğimin eşsiz sahibi..

*******************************************

geceleri beni aydınlatan kırmızı bi mumun yansımasıydı suretin

ve eriyip düserke her bir parcası yüreğimin topraklarına..

bedenime iz bırakıyordu göz yaslarının tuzu..

hiç bitmicek kadar sevilmiştin sen..

oysaki bitmiştin..

ama öyle sevilmiştin..


Aşk Yok Olmaktır Gözlerinde..

Sevgilim,


Sana bu mektubu yazmadan önce,içimde biriktirirken herşeyi ve ne sen beni ne ben seni görmemişken daha..ben minicik bir kız sen minicik bir oğlanken..Aramızda kilometreler dağlardan yollar yapmışken,çok sevdiğim babacımla mutlu huzurlu yaşarken ve henüz hayatın geçekleriyle daha yüzleşmemişken,hayatı tatlı şekerden bi bulut sanarken…Babacığımın kalbinde uykuya dalmıştımda önce kötü bi kabus sorasındada seni görmüştüm,babacığım gidiyordu bir daha gelmemecesine ve beni yalnız bırakıyordu kör karanlıklarda,ben o karanlıklarda yürüme gayretindeyken,birden minik bir el uzanmıstı da şaşa kalıp uyanmıştım terler içinde babacığımın deniz kokulu kalbinde..Yüzü korku doluydu beni öyle görünce ama sonra öyle bir sevgi dolu bakmıştıki unutulup gitmişti hersey zihnin derinliklerine..


Yıllar geçmiş birazda büyümüştüm.Hayatımızda tam birşeyleri rayına oturturacakken birden gitmişti canım deniz kokulu babacığım,dona kalmış ağlayamamıştım.Rüyam gerçek olduğu içinde kendimi sorumlu tutmuştum herşeyden.Kapılarımı kapatıp herkeslere yaşama hapsetmiştim kendimi.Ah bilebilsen ne zor günlerdi.Böyle mutsuz,huzursuz,umutsuz geçivermişti de günlerim birden bir tesadüfler yumağı karşıma seni çıkarmıştı.Önce anlayamamıştımda güvenememiştimde.Öyle ya o kadar çok insana sevgi vermek,güvenmek istemiştimde hep üzülen ben olmuştum.Birgün bir sahil kasabasında görüşüvermiştikde masada gözlerime baka baka elini uzatmıştın,işte o zaman rüyamı anımsadım hiçbişi diyemeden sana ve gözlerinde yok olurcasına baktım,baktım,baktım..Sonra tuttum sımsıkı ellerinden bir daha bırakmamacasına..




Aşk gözlerinde kaybolmaktır sevgilim..ve benim yerim sonsuza kadar orasıdır..

Masalını Arayan Kahraman

MASALINI ARAYAN KAHRAMAN

KAHRAMANINI ARAYAN MASAL

Hangisi gerçektir?Bir insan durmadan masalınımı arar?yoksa bir masal içinde kaybolmuş kendinimi?

Kendi içinde uzun yolculuklara çıkar önce ve sonra bir masal seçer kendine..Benimki KİBRİTÇİ KIZ olmalı..acaba burda masalın içindeki KİBRİTÇİ KIZ-PRENSES`miyim?yoksa onları okuyan GÜLİN`miyim?Çok karışıyor birbine..


Gözyaşı..



gecenin siyah gözlerinde
hüznün ışığı 2 damla
yağmurmu?değil..
deniz mi?hayır..
gözyaşı sadece
ve kalbin yakarışı sessizce
tabi görebilene..


Siyah..



gökyüzünün kurşuni siyahında
kaybolan bir çift göz
yıldız yıldız.
örtbas edivermekte kendini
zifiri karanlıkların içine salıvermekte
korkumu adı?aşkmı?
ben mi?
yoksa
sen mi?


Düş Çeşitlemesi..

Ihlamur renkli büyük kentin en ücra köşlerinden birinde,ruhuda ücralıkalra yol alan bir düşüm ben..bogazımda düğüm düğüm acılar ve yutkunamamanın verdigi o amansız vede uyuz durum..mor düşlüklü odamda renksiz bir düşüm..ama ben kimin düşüyüm?

düşümün sahibimiyim?sahibimin düşümüyüm?

Çoğul Yalnızlık

ne kadar zamandır böyle bilmiyorum..Akşam üstlerinin o yoğun insan kalabalığında kendimi yığınlar içinde en az herkesin yalnız olduğu kadar yalnız buluyorum..Karanlıkta seçemiyorum yüzlerini,birkaçı omuzuma değecek kadar yakın bana..Gözlerine bakıyorum-yok-sadece bir bembeyazlık..Yalnızlıktan körelmişcesine..

Oysa gözer sevincin,hüznün kalesidir..Seviçte yok hüzünde o bembeyazlıkta..boş,bomboş ve yalnız..İnsanoğluartık kendisiyle öyle yalnızki fark edemiyor diğerinin yalnızlığını..Bu çoğul yalnızlıkta tekil bireyler olarak ilerliyor sadece..ama nerden gelip,nereye giderken o belli değil..

Loş..


Loş bir mum ışığı kaplıyordu odamı..içimde nahoş hüzünler,penceremde sensiz yıldızlar ve yanıbasımda suretin..

Suretinin hayali daha bi çekilmez oluyordu bugünlerde,anısmayabilekse bi o kadar zor..nasıldıki suretin?neye benziyordu?en çok sevdiğimemi?beni en çok sevenemi?rüzgarın ugultusu gibi tırmalıyorsu bu soru duyma organlarımı..

HAYIR..HAYIR..SEN DEĞİLDİN O,SEN HİÇBİRŞSEYDİN ASLINDA…

SURET BENDİM..

BENDEKİ SEN,SANA YANSIMIS OLMALI..

YADA

YO YO HAYIR

SENDEKİ BEN BANA YANSIMIS OLMALI..

Suretin kayıp olsada..ruhun benim biliyorum..ve umut ediyorum bi gün gercekten gözümlede görebilmeyi seni..

Çünkü aşk bu..

Seni gözümlede görebiliyorsam şairin dediği gibi..

Ruhunun arayıslarından çıkıp ,gizli kalmıslılarını ezberlemiş ve sıyırmıs olunca seni kendimden,gözümlede görebileceksem..anlam katıp mavili mor düşlere yol almayıp onları gercekten var edebileceksem..

Suretin suretime gercekten degdiginde vede dudagın seni hissetiiginde..

SURET RUHU BULACAK VE BENDE SENİ…


Uzak-Yakın

Uzaktaki yakın
Ruhunun gizli mabetlerinde dolaşandır..

Yakındaki uzak
Seni sadece cismi olarak algılayandır..

Ve bu 2`sinin arsında ince bir çizgi vardır..
Çoğu zaman farkedilmez pek ama,kalp denilen şey genelde yanılmaz,içgüdüsel olarak..

Hem uzaksın bana,hem yakın
Cismin şimdi uzaklarda mışıltılara dalmakta
Yakınsın
Ne tarafa baktıysa gözler ordasın
Kalbime sordum,üzgün,kırgında olsa
ORDASIN..
Ama saklanmışmısın ne ??


Sen..


Şimdi ne yazmalı?
Seni mi?Sensiz günlerimi?

Her kapı sana çıkıyor.Hayatı yazmak istiyorum,hayat sen..ilk kapı sen son kapı sen..ardısıra geliyor herşey..ekmek sen,su sen..en güzel günler sabahları senin aydınlattığın günler,en büyük korku sensizlik korkusu ev en kötü kabus birgün birlikte baş koyduğumuz yastığın boş kalışı..

Sen yoksun,herşey öksüz misali..duvarda güzel günleri betimleyen resimler,yatağım,yorganım,ruhum ve ben..

Öksüz,örselenmiş bir sevda gidişinin akıbeti ve yitik bir hayat..



Sıkıldım..

yalnızken daha yalnız olmaktan
sıkıldım artık bu hayat denen oyundan
hani güzel günler başlayacaktı
attığımız o ilk adımın ardından

pembe düşlere yol alırken
kim söktüde kanatlarımızı düşüverdik birden
hayat böyle bir oyunmu?
sevdiğini erkenden alıveren elinden

nice sevilenler kaybedildi
kimi küsüp gitti,kimi bu dünyadan yitti
koskoca boşluklara atıverdi hepsi
bu minicik yüreği

oysa sen farklıydın,
yaralarımı saracaktın
bulutlara uçurup beni
pamuk pamuk saracaktın
sözler vermiştik birbirimize
hani çok mutlu olacağız diye
ne olduda bitiverdi
sönmüş balon misali hepsi..

gülin derki
bu hayat bi oyundur
nice düşler kaybolur,nice sevdalar unutulur
yalnız olmak senin boynun borcudur
öde borcunu yavaş yavaş..

10 temmuz..

rüzgar balkonuma ılık ılık,usul usul gelivermekte..bense ağaç dallarının hışırtısıyla dalıp gitmekteyim kendi derinliklerime..herkesin içinde ama bi o kadar da yalnızım,lal olmuş dillerimle kala kalmışım,dizboyu yalnızlık sürümekteyim..

kimse görmek istemediğindenmi yoksa görüpte görmezden geldiğindenmi bilemiyorum,belkide biraz kendi seçimimdir bu hayatı yaşamak,ama yinede kader diye birşeye inanıyorsak,kendi kaderimizinde kimi zaman kendi elimizde olduğu biliyoruz demektir..ve bu açıdan bakınca bazen bende itiveriyorum elimin tersiyle hayatı,ve bu yüzden ıskalıyorum hep bişileri..bu durumda kendimden başka suçluyacak kimsem yok..ne acı..her halükarda yalnızım herkes içinde..

Yakamoz..




YAKAMOZ nedir?deseler hemen hemen herkes şu cevabı verir.. su yüzeyinde oluşan fosforlu ışık huzmesi..


oysa benim için apayrı anlamlarda..klasik cevap doğrudur ve çokta güzeldir onu izlemek,ama öyle 3-5 günlük tatillerde değil her daim görebilmek tarif edilemez..şanslı bi çocukluktu benimki sahil kasabasında doğmuş,yaz-kış deniz sevdasıyla yoğrulmuşum..kışları evimizde yazlarıda aslında evimize çok uzak olmayan şimdiki anlamıyla yazlık diyebileceğimiz,bizlerin KAMP yada YAKAMOZ diye adlandırdığı yegane mekanımıza giderdik..aslında konfor anlamına hiçbişi barandırmayan,kontraplaktan odalar ve yataklar şeklindeydi burası,ama gelen gidenimiz eskik olmazdı,sofralarımız dolup taşardı,yemeğimizi denizden çıkarıp hergün taze balık,dalından meyve yerdik..yalın ayak,üstü başı eski püskü(zira annem eskileri ayırır,bizim orda giymemize izin verirdi,çünkü gerçekten orda daha iyisi giyilemezdi),televizyonsuz,oyuncaksız,bakkalsız bir nevi survivor tadında ama çok eğlenceli günler geçirdik,durumu bizden daha iyi diyebileğimiz kişilerin çocukları bile bizle yemek yer,yanımızdan ayrılmazlardı..aslında denizden başka hiçbişey yoktu eğlenebilmek adına,ama çocuktuk,çoğunluktuk..meyvaları çalıp dalından yemek ve geceleri saklambaç,yakantop oynayabilmek,ağaçlarda delice sallanabilmek,kimseden habersiz tren yoluna çıkıp treni beklemek(ahh ahh annem bilse şimdi bile çok kızar,ama sadece gidip daha yakında bakıyor,yandaki bahçeden meyveleride cebimize dolduruyoruk )yüzebildiğimiz yerlerden topladığmız midyeleri pişirmek(ki genelde çiğ oluyordu)kovalarla denizanası,yengeç yakalamak,sandal kaçırıp balık tutmak,babaların rakı sofralarına arkadaş olmak,cumartesileri ailece pazara HEREKE’ye gitmek,leblebi şekeri alıp,önce köfte sonra dondurma yemek,sonra tekrar sandala atlayıp mekanımıza dönmek ve herşeye kaldığı yerden devam etmek..şimdi eski bi masal gibi hepsi maalesef belki içimdekileri tam olarak anlatmak istediğim gibi aktaramadım,anlatması kolay gibi ama bi o kadarda zor kelimelendirmek..ve bunu anlatmak değil yaşamak lazımdı..çoçukluğumu gerçekten yaşadığım için öyle şanslı sayıyorum ki kendimi..(şu zamanda çocuk olmak zor zenaat ne de olsa)her ne kadar akabinde kötü günler olsada güzel hatıralara mekan oldu..canım YAKAMOZ’um seni çok seviyorum..

Sigara..


Bir sigara daha yaktım sensizliğe inat..ama çekmedim içime..yanıp yanıp sönecek şimdi..ve sonra bir tane daha yakacağım,bütün paramı feda ettim uğruna..kendim gibi yakıp yakıp yok edeceğim sigaraları ve küllerimle başbaşa olacağım..

Sensizliğe inat biraz alkol alacağım,ama sigaralar gibi olmayacak O`nun sonu..boğazımdan geçişini hissedeceğim bir nefeste..içip içip birazda kafayı bulacağım..

Sensizliğe inat hiç ayılmayacağım,içtikçe seni bulacak buldukça kaybedeceğim..

Sana olan inadım,kendime inadım olacak..ve ben yine başa döneceğim..

Bi paket sigara daha alacağım son paramla,içmesemde..seni içime çekemediğim gibi yanıp yanıpsönüşünü izleyeceğim yine..

Ve bir paket daha..

En sevdiğin şarkıyı dinleyeceğim defalarca,yeşiller giymiş bir çift gözün esiri olacağım,sırf sensizliğe inat..

DESTİNA diye adımı çığıracaksın ama duymıyacağım seni,duvarlar ördüm aramıza sırf sensizliğe inat..

Dalıp dalıp gideceğim yitmişliklere..
Ve sonra geri döneceğim
İsa`nın çarmıha gerilip,sonra dönmesi gibi..

Acımı acınla yıkayacak duygular ve ölüm sevişecek uçsuz uçurumlarda sensizliğimle..ama yinede var olacağım sensizliğe inat..

Her gün ölümle sevişecek ruh..
Ve her gün seni bulup kaybedecek..

Naftalin

Sunulmus yasamlar aldık hep hayattan..sonra sunulanı yudumladık yavasca..biz bu ruhu bedende tutamıoyrdukki..bir ölümün ardından analatıldıgı gibi oluyordu hersey..

ruh ayak parmaklarından baslayarak kacmaya calısıyordu,biraz sonra hiçbir varlıgı olmıyacak o minik köhne yuvasından..

ölümü arzuluyordu delice aklımız,kalbimiz…

ölüm neydiki?nasıldı?

öncesi-sonrası neydi?

bi insan ölmeden de ölebilirmiydi?

yada hiç yasamadan?

hiçbi soruya verilecek cevabımız yoktu ki!!

hayat bir bilinmezdi..bilinmezden gelip bilinmeze gidiyorduk…

üzerimizde “NAFTALİN “kokulu beyazlıklar..

Ben..

Ve işte buydu arta kalan küllerimin tozundan..Bir avuc hiçlik..

ve o hiçlik içinde bir yudum ben,bir yudum sen..

Ve nasır tutmus avuclarımın arasından kaybolup giderken hiçliğim Bir yudum sende yok olup giderken..

Ve ben öylece sessiz,dupduru Ellerimi seyrederken..

Sen yitmek üzereydin,ben ise bitmek..

Sen yittin.. Bir daha kimse derinliğine sevgili olamadı..

Ben bittim.. Yani öyle oldu sanırım..

Daraağacı gibi hergün kendimi o hiçlikte O avuclar arasında bulmam dışında..

Evet hep yitip ,hep biten olmustum.. Hiçlikte bitkinlik sürüyor..

Kış Gülü..


Minik miniminnacık bir kızdım..büyüdüm siyah düşlükler bahcesinin acı meyvelerini toplayarak..ruhu yaralı adı “özgür“ bİr kız yarattım kardelen misali..en cokda kışı sevdim bu yüzden..varolusumun mevsimini..ve en cok kışa benzettim hayatımın çetinliklerini..kış günlerinde bitiveren kardelen gibi apansız ama nadide,biraz mutsuz,biraz kırılgan ama her rüzgara her soğuga dayanacak kadar yürekli..

Baharıda bekledim hep..renkli günlerde acmayı..oysa bir kardelenin baharda actıgı ne zaman görülmüştüki?bir kış düşüydüm ben,kışa hapsolmuş..düşümden cıkıpta bahara yol alamadım hiç..bi kaç kez denedim ama kardelen baharın sıcagına nasıl dayansındı?dayanamadım..

O güneşin içinde yitip gitmektense kendi zorlu bembeyaz dünyamı sevdim..hem bende beyazdım hemde o beyazlıklar içinde tek`tim..yani kış bendim..insan kendinden kaçabilirmydi?kaçmadım..oldugu gibi benimsedim kendimi,hayatımı..varoldugum ve sonsuza kadar olacagım yerdeyim..bi kış gününde doğdum,hayata gözlerimide bi kış gününde yummak istemekteyim..

Topragın gercek soguklugunu bedenimde daha iyi hissedebilmek için..

Ve kış oldugumu bi an bile olsunu unutmamak için..

Bi Masal Yazsam..

bi masal yazsam konusu ne olur acaba? en çok ben mi? sanırım öyle,insan herşeye kendini katıyor bilerek veya bilmeyerek..her anlatıda hayatından bir pay ekliyor..ve masal esasında hiç bitmiyor..hergün yeni hikayeler ekleniyor ama hiç sonu gelmiyor..


bu hikayelere güzel günlerde konu oluyor bazen,ama söze dökülünce uçup gidiyor,kötü günlerse içe işliyor,zaman alıyor unutması..oysa mutluluklar çoğaldıkça büyümeli ve paylaştıkça..insan kendine sormadan edemiyor,ben mi yaşamıyor/paylaşamıyorum mutluluğu? yoksa o çok alıştırmadan mı gitmek istiyor diye..eksikliği kendinde buluyor sonrasında..insan acı çekmeyi sever,mutluluğu değil aslında..


ama yinede daha çok mutlu olmak ister bi yandan hep..benim gibi dolanıp durur mutluluk kapılarında..bilemez bazen ama deneye deneye öğrenir..azda olsa mutlu olmayı,hayatına anlam katacak insanlar ekler,o insanla kendide anlamlanır,hayata alışır.. ne kadar farklı olsalarda bi masal uyduruverir kendine konan isimden..bu masal minik bir beyaz kelebekle koca göbekli boz ayıyıyı anlatır :)


''..günlerden birgün koca göbekli boz ayı ormanda yalnız yalnız gezmektedir,ne midesinden gelen gurultular onu etkiler,ne de diğer güzellikler..öyle yalnızdır ki koca ormanda..sabahtan akşama gezer de gezer..akşamüstü inine gitmeden uzanır yeşilliklere,hayale dalar,hayalinde birini betimler ama ne olduğunu,kim olduğunu bilemez..derken bir minik beyaz kelebek gelir,umursamaz önce ama bakarki bu hayvancık pek neşeli,peşi sıra koşar,onu yakalayıp neşesinin sebebini sormak için,kelebekcik kaçar o kovalar,sonunda koca elleriyle onu tutar,pıt pıt atar kelebekçiğin kalbi korkudan,boz ayı derki:


-korkma!!sadece bişey soracağım sana?sen nasıl bu kadar mutlusun?umarsız rüzgaralara dalıp gitmektesin?


kelebekcik anlam veremez önce,hem konuştuğunu nerden bilir ki bu boz ayı,yoksa içinden söylediği şarkılarımı duymuştur..


tüm gücünü toplar,başlar fısıtlılı bi şekilde anlatmaya...


-ormanda gezerken seni gördüm,herkes içinde ama herkesten farklıydın,senin canını sıkan şeyler başkalarına hiç gelmekteydi,onlar seni sadece koca göbekli boz ayı olarak görmekteydiler,bense içini gördüm,herşeye rağmen hayatın yaşamaya değer olduğunu söylemek ve seninle bugünlük dostluk etmek için geldim,mutluluk paylaştıkça çoğalır der..


boz ayı kelebekciğin konuşmasından cok etkilenir,benimle ol,beraber mutlu olalım der..ama kelebekcik 1 gün yaşar sadece,ondan bu kadar mutludur ya,bu kısa hayatın tadını çıkarmak için..bu imkansız der kelebekcik ben sadece 1 gün yaşarım,özgürlüğe kanat açarım,seninle olamam,olsada uzun süremez ki..bu sırada bi peri kızı belirir,ne kadar ayrı dünyaların insanları olsalarda birbirlerine bakan gözlerini ve yüreklerini görür,onları bir daha ayrılmamak üzere birbirine yar kılar..boz ayı hergün kelebekciğini ellerinde yeniden diriltir..mutlu mesut yaşarlar..''


PS:çok sevdiğim biri için yazılan bi hikaye..umarım okur..

7 Kocalı Hürmüz



Aslında bikaç gündür yazmayı düşünüyodum bu filmle ilgili,zira arife günü gittik ama bayram telası araya girince aklımdan uçup gitmiş :)


esasında hikayesi

''1800’lü yılların sonlarında İstanbul’da Taşkasap Mahallesi’nde aşk ve para ekseninde kadın-erkek ilişkileri şenlikli bir dille anlatılan ekonomik sıkıntılar nedeniyle ihtiyaçlarını beş kocaya paylaştıran Hürmüz’ün yaşantısını anlatıyor.

İstanbul Taşkasap’ta yaşayan Hürmüz, değişik mesleklerden altı kişiyle hiçbir yasal yanı olmadan evlenmiştir. Her kocasını haftanın bir günü ağırlamakta, gönüllerini hoş etmekte, onlardan hediyeler almakta ve ekonomik sorunlarını çözmektedir. Ancak, onun gönlü berber eşinin dükkânında gördüğü doktordadır. Bir hastalık uyduran Hürmüz doktoru da evine getirtir. Doktor da ona âşık olur... Bu andan sonra doktor ve Hürmüz, kendilerini karmaşık olduğu kadar, gülünç gelişmeler karşısında bulurlar.
'' şeklinde..



genel anlamda filmde hikayeye uygun gidiyor,yanlız bizim gibi  20dk reklam izleyip,bide üstüne yanınızdaki insanlardan sinemada mısırı ilk siz yemeyi icat etmişiniz gibi bi bakışa maruz kalıp koltuk değiştirirseniz bişey anlayacağınız varda anlayamıyorsunuz..her neyse..bence film esasında eğlenceli fakat biraz kopuk gibiydi,GÜLSE BİRSEL kılavuz SAFİNAZ olarak bana ASLI'nın mimiklerini hatırlatmadı desem yalan olmaz,sanki uzun saçlı ASLI gibiydi,farklı biri olduğuna inanmak gelmedi içimden,NURGÜL YEŞİLÇAY'sa kılıktan kılığa girerek kesinlikle rolünün hakkını verdi bence..danslar,mimikler harikaydı..genel anlamda kadro iyi ve bol şarkılı,türkülü olmasına rağmen film beklediğim gibi değildi..

kısacası evde seyredilebilcek tarzda bi film..sinemaya gidipte para vermeyi tercih etmem şahsen..keşke KÖFTE YAĞMURU'na gitseydik diyoruz eşimle,ama bayram arifesinde çoluk-çocuğun içinde nasıl olurduk bilemem artık :D


bide işin şu kısmı varki..bu zamanda HÜRMÜZ olmak zor..artık ne erkekler o erkekler,ne şartlar,ne kadınlar..ama yinede filmden edindiğim en önemli gözlem ve ana konu şu ki..bir kadın isterse yapamayıcağı ve elde edemiyeceği şey yoktur,biraz feminist bi yaklaşım belki ama gerçek bu,en azından eşlerinize,sevgililerinize bu mesajı hakkıyla vermek için beraber gidip izleyebilirsiniz,eski bir hikayeyi yeniden bize anımsatan bu filme ve ekibine teşekkürler..


filmle ilgili bilgi edinmek isterseniz.tık tıklayın.. 


ps:belki aranızda benden daha çok beğenenler olur..meraktayım..izlerseniz..paylaşın yorumlarınızı..

Hayat,Kader,Aşk..

Hayatı yönlendiren seçimlerimiz mi ? kader mi? bilemiyorum..şuanda çalısmıyor olmak o kadar canımı sıkıyorki ne görsem saldırıyorum,bunuda yapacağım şunuda deneyeceğim diye..bundan önce boş geçen zamanlarımın da çok etkisi olduğu muhakkak..bişeyler yapabilmek,bir işe yaramak istiyorum..olmuyor..olmuyor..bana dayatılan yada yaşamam istenen hayat o kadar uzak ki gözüme,sıkılıyorsan bebek yap demek kadar basit görmüyorum yapmayı,eğer bi bebeğim olacaksa yada olmalıysa can sıkıntım için yada başkaları istediği için değil öncelikle kendim istediğim için yapmalıyım,ona bi gelecek vaadebilmeliyim,çocuktur bütür rızkınıda ALLAH verir diye kendimi kandıramam..elbette verir biliyorum ama o değilmi ki ''siz tedbiri alın,takdiri bana bırakın'' diyen..


şuandaki durumda bunu düşünmek bile yanlış,nerden geldim bu konuya  onuda bilmiyorum,yazacağımla bağlantılı evet ama demek istediğim,bir iş bulamamak benim kaderim mi acaba?yada benmi yanlış işi yanlış yerde arıyorum?hemen teslim mi oluyorum yenilgiye?hayatımı yönlendiren benmiyim yoksa kadermi?


tamda bu soruya takılıp kalmışken hayatım..ve ben öylece akışını izlerken,göz ucumu değdirip olduğum yere mıhlanmışken buldum o'nu..O bir kitap'tı,esasında benim soruma cevap olabilecek bi adı da yoktu konusu da..yada önyargılarım epey bi hızlıydı.. 


O kitabın adı AŞK..tek hece,üç harf..maddesel aşk'da var içinde manevi aşk'da..daha önce bir de SİYAH SÜT'ü okumuştum ELİF ŞAFAK'tan,yazı dili farklıydı hoşuma gitmişti,ama bu kitapki bambaşka..konusu ne deseniz AŞK derim de sığ mı kalır tanımlamaya bilemedim...beni esasında bu yazıyı yazmaya yönlendiren MEVLANA CELLALEDDİNİ RUMİ ve ŞEMS-İ TEBRİZİ arasındaki aşktı..O kitapta ŞEMS-İ TEBRİZİ diyordu ki hayatı yönlendiren kader değil seçimlerimizidir,kader bir anayoldur,o yolda dümdüz devam etmekte,farklı yolları denemekte sizin elinizde..


esasında düşününce haklı buldum onu..ve düşündüm kararlarımı yeniden gözden geçirmeyi ama geçmişte olanları değil şimdi ve daha sonrasında olacakları..mazi geriye götürür düşünceleri oysa bana şimdi lazım,şimdi için güzel umut dolu kararlar almak lazım,iş için yeniden şans denemek mesela yada el becerilerimi geliştirebilmek için kursa gitmek,sonraları belki anne olabilmek..şimdi ilk şansımı işten yana deniyorum..bana şans dileyin ey beni duyanlar..bir ki üç..başladım aramaya...





PS:bu arada okumayanlar için ELİF ŞAFAK-AŞK kesinlikle okuyun derim,okuyunca anlarsınız demek istediğimi,kelimelendirmek zor oluyor çünkü içimdekileri ve içindekileri..

Ponpon Atkı

Bu kendim yap projelerimden biri..belkide en basitlerin ama olsun seviyorum ben kendisini..yapılışı çok basit..ama epeyce kullanıslı,elinizde ponpon yün bide şiş olsun yeter..

Nasıl Yapılıyor Derseniz?







Ponpon yünümüzün ponponlar arasında kalan ip kısmıyla 5 yada 7 ilmek olusturup harosa seklinde ip bitene kadar örüyoruz,sonunda bir örüp bir içinden geçirerek tamamlıyoruz,isterseniz ponponlardan püskülde yapabilirsiniz..