Blog Fırtınası Görev 5 : Bir rüyanızı yada kabusunuzu hikaye gibi anlatın..



Düşündümde uzun zamandır rüya görmüyorum aslında..Ne iyi,ne kötü bir senaryo yok zihnimde..Bazen olağan günlük detaylar,bazen bebe onu yedi mi?bunu içtimi?boyu ne oldu falan falan..

Yakın zamanda en aklımda kalan,belki de gördüğüm için en çok mutlu olduğum rüya..Lapa lapa kar'lar içinde kendimi gördüğüm an'a dair..

Öyleyse onunla başlıyayım hikayeye..




Soğuk bir kış günü,küçücük evimizde cam'dan dışarıyı seyrediyoruz..Odamızı dolduran soba üzerine konmuş mandalina kabuklarının kokusu ile hararetli hararetli sohbet ediyoruz..Kardeşim televizyonda bu akşam kar yağacağının söylendiğini söylüyor bana,inanmıyorum,baksana şu havaya buz gibi soğuk ama yağmaz diyorum,bir yandan da televizyonu kolluyorum,belki bir daha verirler diyorum hava durmunu içimden,ama o zaman tek kanallı televizyon,haberlerin ardından hava durumu veriliyor,bir sonraki ertesi güne..Yani esasında bir nevi kendimi kandırıyorum..

Evdekiler bizim bu hararetli kar sohbetimizden sıkılmış olacaklarki susun diyorlar artık,hem yemek vakti,hadi bakalım sofraya..Annem bize göre dünyanın en mükemmel yemeğini getiriyor sofraya,Tarhana..Teker teker tabaklarımıza paylaştırıyor,babaannem'se bayat ekmeklerden kıtırdak yapmış bize,tarhana'nın üzerinde kaşık kaşık ekliyor,zaten mükemmel olan yemeğimiz kıtırdaklar ile bambaşka bir hal alıyor..Kaşık kaşık,kıtır kıtır yiyoruz..Ablam'lar da okulda olanları anlatıyorlar,umursamıyoruz..Bizim aklımız hala kar'da..

Yemek bitiyor,soba'nın üzerine bir çaydanlık konuyor,mandalina kabuklarını ise değiştiriyoruz arada..Annem bir yandan kestane'leri hazırlamaya başlıyor,kokusu burnumuzda,hemencecik pişse ya diyoruz,ama sabırla bekliyoruz..Bazen lezzetli şeyleri yemek için beklemek gerekir biliyoruz..

Ki zaten bizim konumuz bambaşka,cam kenarındaki çekyat'a oturmuş yine fısırdaşıyoruz..Bu akşam yağacak diyor kardeşim,bense hayır..Yağacak,yağmıyacak,yağacak,yağmıyacak derken mis kokulu kestanelerimiz geliyor küçük tabaklarla..Bu kez hem hapur hupur yiyip,hem söyleniyoruz..Bir yandan da kedi'miz Sarman'ı düşünüyoruz,(genelde yazın bahçemizde bizimle birlikte yaşar,kış olunca kaybolur)evine gitti yine galiba diyoruz..Keşke yanızmıda olsaydı,ne güzel olurdu onunla yuvarlanmak kar'larda..Ama kediler ıslanmayı çok sevmezlerki aslında..

Israrla cam'ın kenarında oturuyoruz..Gökyüzünde hiçbir hareket yok,alabildiğine kızıllık sarmış sadece her yanı..Belki annem,babaannem biliyor,hava böyle olursa yağar diye ama söylemiyorlar bize..Kapı'ya doğru bir gölge beliriyor o anda..Babam geldi diye çığlıklar atmaya başlıyor kardeşim,hemen kapıya koşuyor,biz ardısıra..Yalnız ve onsuz geçireceğmiz günleri bilirmişcesine atlıyor boynuna..Birimiz koca göbeğine sarılmış,birimiz deviripte onu boğuşma derdinde..E babamda karşı koymuyor haliyle,mutluluktan delirirmişcesine oynuyor,oynuyoruz..Bu arada bizim cam kenarı babaannem'e emanet..Arada bakıyoruz göz ucuyla..Hani bir hareket olurda söylemesse bu kez onun atlayacağız göbeğine :) 

Hepimizin yorgunluktan kendini bir köşeye atmasıyla,Annem'in hadi bakalım herkes yatağa talimatı geliyor..Herkes odasına yollanmadan babam bir iki bişey atıştırıyor,ablamlar babaannemle birlikte odalarına,annemde babamla kendi odasına çekiliyor..Biz fazladan bir odamız olmadığı için oturma oadasında yatıyoruz,hem evin en sıcak yeri,hiç üzülmüyor korkmuyoruz..

Annem yatağımızı açıyor..Biz bu sefer cam'ın kenarındaki çekyat'ta yatacağız diyoruz..Pijama'larımızı giyerken bile hala bi yandan kar tetkiki yapıyoruz..Işıklar sönüyor ve yatma vakti geliyor,sıcacık odamızda cam kenarına kuruluyoruz kardeşimle..Annem gider gitmezde tülü açıyor,gökyüzünü seyrede seyrede konuşup,güzel rüyalara dalıyoruz..

Kardeşim sabaha erkenden kalkıyor yine ve başlıyor beni dürtmeye..Kar,kar diyor,başka kelime çıkmıyor ağzından..Başımı kaldırmamla heryerin pamuk şeker kıvamına geldiğini görmem bir oluyor,seviniyorum hemde çok..

Hemen dışarı çıkasımız geliyor,ama mont'umuz nerde?ya şapkalar?Neyseki bir iki dakika arayıp buluyoruz ve herkes uyurken usulcacık kapıdan sıyırılıp,kendimizi Kar'ın koynuna atıyoruz..Öyle mutluyuzki hiç bitmesin bu an'lar istiyoruz..

Ama bitiyor..

İnsan,her geçen gün biraz daha büyüyor işte yaşadıklarıyla..Ve böyle güzel anılar rüya olarak kalıyor artık akılda :(

Blog Fırtınası Görev 4 : Bir Karakter Uydurun ve Hikayesini Anlatın..



Merhaba ben Momo..Kıpkırmızı saçlarım ve her daim gülümseyen bir yüzüm var.Genelde her bakan palyaço'ya benzetir beni,ama esasında hayata gülerek bakmanın önemini bilen biriyim sadece..

Bu satırları size yazan arkadaşım,şu anda içinden ne geliyorsa olduğu gibi yazıyor.Beni o hayal etti aslında..Ama palyaço'muyum?yoksa normal bir insan mı? teredütte kaldı..

Onun zihninde ben koca koca yeşil ayakkabılar ile koşturan,burnunda kırmızı bir top olan ve esasında ağlak makyaj'lı bir yüzüm..

Niye beni düşündü?Neden böyle bir karakter yaratmak istedi? hiçbir fikri yok..Yazıyor geldiği gibi kelimeler eline..

Şimdi sus işareti yapıyor bana,hani şu meşhur hemşire'ninki gibi..Bu kadarı kafi diyor..Başlangıcı ve sonu olmayan bir hikaye seninki..Belkide bir hikaye bile olmayan bir hikaye..

Susuyorum..

Kırmızı saçlarım ve gülümseyen yüzümüde alıp gidiyorum..

Uzaklara,çok uzaklara..

#Blog Fırtınası Görev 3 : Dünyada istediğiniz bir yere gidebilecek olsanız nereyi seçerdiniz, düşünün. Oradaki deneyiminizi yazın.




Dünya'da istediğim bir yere gidebilecek olsaydım ilk önce hangisini seçerdim yada hangisine giderdim kararsızım aslında..



İlk olarak aklıma gelen Mısır oldu..Tarihini,doğasını ve en çok da yaşanmışlıklarınızı deneyimlemek isterdim.Kendimi tam Krallar Vadi'sinin ortasında bir elimde fotoğraf makinem,bir elimde haritam veyahutta gezip gördüğüm bölgeyi anlatan bir kitapla hayal ediyorum..Az uzağımda elimi uzatsam tutabileceğim koca koca firavun mezarları,yanıbaşımda Sevgilim,onun sırtında bebe'miz uzun uzun konuşuyoruz,keşfediyor,öğreniyoruz,yakıcı güneşin altında..

Sonra hoop kendimizi Maldiv'lerde buluyoruz..Bembeyaz kumlarda koşuyor Deniz'im..Biz onun ardı sıra..Burası cennet olmalı diyoruz..Ahşap bir bungalov'da kalıyoruz,çeşit çeşit meyveler tadıyoruz,mutluyuz,huzurluyuz ve belkide hiç geri dönmüyoruz :)




#Blog Fırtınası Görev 2 : Herhangi bir kitabın, herhangi bir sayfasını açın ve bir satır seçin.O satırla yazıya başlayın, gerisi sizden…




''Sıcak bir temmuz günü yapılacak en güzel şey kendini mavi denizin serin sularına bırakmaktır herhalde..''



Yada olsa olsa mayışık bir şekilde,bir şemsiye gölgesinde uzanmak,veya belkide bir kitap alıp derinlere dalmak,şöyle yanında da buz gibi bir limonata..

Arada bir gökyüzüne de bakmalı mesela güneş'e inat,o maviliğinde sonsuzluğunda kaybolmalı..Belki bir parça bulut hüzmesi görünür,belki bir martı daha geçer,belki o masmavilik bir hayal diyarının giriş kapısı..İyisimi pür dikkat olmalı hayat karşı..

Hayat esasında bir an'dan ibaret ve her an birleşerek belkide en büyük an'ı,yani onu oluşturuyor işte..Ve işte sırf bu güzden belkide doyasıya yaşamalı onu..

An'ı an'a katarak,tadını çıkararak..

Deniz'in tuzunda kendini bulmalı insan veyahut gökyüzünün maviliğinde,güneşin yakıcı sıcaklığında,bir martı'nın kanadında,bir kitap'ın bilmem kaçıncı satırının bilmem kaçıncı cümlesinde,bir bulut pamukçuğunda..

Kendini bilmeli insan en çok,kendini fark etmeli..

Eğer bunu başarabilirse,hayatta onun ardısıra güzel günlerle zaten gelir ki..

* Şebnem Pişkin - Bir / Bölüm : Ağırlıklardan Kurtulmak

#Blog Fırtınası Görev 1 :Yazınıza “Bir varmış, bir yokmuş” ile başlayın.



Bir varmış bir yokmuş..
Anne kişisinin işi çokmuş..
Uzun zamandır yazmadığı için blogunu
Çokta mahzunmuş ruhu
Özlemiş hem paylaşmayı,hem okumayı
Ama yoruyormuş bu hayat denilen oyun onu
Niyet etmiş bişeylere
E demiş selam olsun herkese :)

Şiir gibi oldu ama :)

#blogfırtınası ne olaki diyenler,bir nev-i bloga geri dönme çalışması,31 gün,31 ayrı konu..niyet ettim ya,hadi bakalım :)